Alternatif çözüm yolları konusunda Anglo-Sakson hukukuna her geçen gün daha çok yaklaşan Kara Avrupası hukuk sistemlerinde, bu yeni usullerin uyumunun sağlanabilmesi için, hukukçularda ve toplumda bu konulardaki farkındalığın geliştirilmesi gereklidir.
Alternatif yollar denenirken, bireyin savunma hakkı ve adil yargılanmanın diğer ilkelerinin de göz ardı edilmemesi ve orta yol bulunması en doğrusu olacaktır. Çok hızlı adaletin bazen doğru sonuçlar vermeyebileceğine de dikkat çekmek gerekmektedir.
Çalışmamızın konusu, bu yeni usullerin nitelik ve süreçlerinin ceza muhakemesi hukuku genel sistematiği içinde anlatılması ve bu konuda kanunkoyucunun düzenlemelerinin eleştirel bir gözle irdelenmesi hakkındadır.
Ceza muhakemesi hukukunda, kovuşturmanın mecburiliği ve ikincillik ilkeleri üzerinde sürekli konuşulan ve birbirlerine zıt ama tamamlayıcı özellikler gösteren ilkelerdir. Suç olgusunun haber alınması sonrasında, Cumhuriyet savcısının başlatmak zorunda olduğu soruşturma sürecinde, savcının, soruşturmayı yürütmesi ve yapacağı hukuki değerlendirmeyle sonuçlandırması söz konusudur. Bu aşamada, savcıya tanınan takdir yetkisi ile “maslahata uygunluk ilkesinin” kapsam ve sınırları, “kamu davasının mecburiliği” ilkesinin günümüzde geçerliliği gibi konular, son dönemde en çok dillendirilen konulardandır.
Özellikle, ülkemizde CMK’da “kovuşturmanın mecburiliği” ilkesinin kabul edilmiş bulunması1 ve bu ilkenin katı uygulanması, artan suçlulukla da paralel şekilde, mahkemelerin iş yükünü artırmıştır. Kovuşturma için yeterli delil bulunduğu anlaşılan hallerde, her olayın kovuşturma sürecinin başlaması, özellikle, suçla ilk kez karşılaşmış kişilerin mümkün olduğunca muhakeme mercileriyle karşılaşmamalarının sağlanmasına ve suçla mücadelenin muhakeme süreçlerinden farklı yol ve yöntemlerle sürdürülebilmesine yönelik “ikincillik ilkesinin” uygulanamamasına neden olmuştur.